avradinovaserbestcizer

avradinovaserbestcizer

6 Şubat 2011 Pazar

yes i am 29

5 şubat 2011
Evet, bugün benim doğum günüm. Hem de 29. doğum günüm. Ardıç Kitabevi' nde oturmuş, kendi kendime kutluyorum. Kutluyor muyum yoksa, düşünüyorum mu, o ayrı.
Mercos' umu düşünüyorum. Onsuz geçen üçüncü doğum günüm olmasını düşünüyorum. O sabahı düşünüyorum. O karanlık ve içimi sıkıştıran sabahı.
Onun güzel gözlerini, ince bedenini düşünüyorum. Her doğum günümde, karşıma küçük bir süprizle çıkışını düşünüyorum. Büyük hayallerimizi, küçük adımlarımızı düşünüyorum. Kumrular sokakta kardan pasta yapışımızı, sonra içtiğimiz sıcak şarabı düşünüyorum. Sadece ikimizin anladığı cümlelerimizi düşünürken, birden beyaz leblebilere gidiyor aklım. Devinimleri düşünüyorum, Malina'yı düşünüyorum.Perşembe kahvaltılarımızı düşünüyorum. Kızılay' ın köşe bucaklarında sifli sifli sigara içişlerimizi düşünüyorum. Sokakta benimle birlikte "oyuncu" yu arayışını düşünüyorum. Eskişehir' e gidişimizi düşünüyorum. Kavgalarımızı düşünüyorum, üstüne toz konan leydi ilişkimizin zamana yenilişini düşünüyorum. Sonra tekrar, o kahrolası zamanı yakalayıp birbirimize kavuşmamızı düşünüyorum. Aldığımız kararları, yaşadığımız kırgınlıkları düşünüyorum. Onun öyküsünün tek şahidi olurken, akıttığı göz yaşlarını düşünüyorum. Onu iyileştiremeyişimi düşünüyorum.Gidişini düşünüyorum, beni öylece bırakıverişini düşünüyorum. Yediğimiz yağda yumurtaları, paylaştığımız koca hayalleri düşünüyorum.
Sonra kendimi düşünmeye başlıyorum. Benim dışımda herkesin koca koca adamlar ve kadınlar oluşunu düşünüyorum. Tüm bunlar olurken, ben nerdeydim sahi? Onlar deli gibi paralar kazanıp evlenirken, çocuklar yaparken, ben nerdeydim acaba diye düşünüyorum. Onlar hayatlarını aklı selim, sağlam adımlarla kurarken, ben ne yapıyordum diye düşünüyorum.
Dostlarımın dört bi yana dağılmış olmalarını düşünüyorum. Benim gibi büyümeyi beceremeyen can dostlarımı düşünüyorum. Diğerleri, kelleşip zenginleşirken, bizlerin ne bok yemekle meşgul olduğunu düşünüyorum. Her birini nasıl da özlüyor olduğumu düşünüyorum, şu masada tek başıma otururken.
Eskiyi düşünüyorum, çok eskiyi. Yücü' mü düşünüyorum. Ona itinayla yazdığım mektupları düşünüyorum. Ben ona aşık aşık bakarken, onun bana aşık olduğu küçük kadını anlatışını düşünüyorum. Onu nasıl da sevdiğimi, onun için nasıl da üzüldüğümü ve onu avutuşlarımı düşünüyorum. Sonra sıra "sarı" ya geliyor. Sınıfın ortasında ona ilan-ı aşk edişimi düşünüyorum. Nasıl da şaşkın gözlerle, öylece kalakalışını düşünüyorum. Yağmurlu bi günde arkamdan "çok tatlı ya" diyişini duyduğumu ve de içimin eriyişini düşünüyorum.
Aşklarımı düşünüyorum. Kırıp, paramparça ettiğim küçük adamları ve beni kırıp paramparça eden küçük aşklarımı düşünüyorum. Kaçışımı düşünüyorum, küçük çekmecelere saklanışımı düşünüyorum.
Bir türlü yetişkin olamayışımı düşünüyorum. Tembelliğimi, boş vermişliğimi, lanet bir insana dönüştüğümün nasıl da sinir bozucu olduğunu düşünüyorum. Bir türlü harekete geçmeyişimi, diziler izleyerek beynimi öldürmeye çalışışımı da düşünmeden edemiyorum.
Hala, kendime ait küçük bir balkonumun olmayışını düşünüyorum. Hala fransızca öğrenmediğimi ve hala hiç Fransa' ya gidememiş olmamı düşünüyorum. Her dört senede bir 29 şubat kutlaması yaptığımı ve insanların bana anlamaz gözlerle bakışlarını düşünüyorum.
Gök yüzünü düşünüyorum. Masmavi, koca karı bulutsuz sonsuz gökyüzünü düşünüyorum. Kafamın içindeki milyon huysuz böceğin kıpırdanışlarını düşünüyorum. Her geçen gün gözlerimin altını istila eden pis kazayaklarını düşünüyorum. Beni bir türlü yalnız bırakmayan göbeğim "şermin" i düşünüyorum. Üşüyen küçük ellerimi düşünüyorum. Artık onları, kimsenin ısıtmadığını düşünüyorum.
Ananemi düşünüyorum. Her doğum günümde, zar zor kullandığı cep telefonuyla beni arayışını düşünüyorum. Dedelerimin zamansız gidişlerini, babanem hala hayattayken, onun yanında olamayışımı düşünüyorum.
Minik annecimle, ablamı düşünüyorum. Onları nasıl da çokça gururlandırmak istediğimi, ama bi türlü beceremeyişimi düşünüyorum.
İçip içip, kızaran burnumu düşünüyorum. Şimdi param olsaydı da, nasıl şaraba dadanacağımı düşünüyorum.
Aziz Amca' yı düşünüyorum. Beni sevmekten neden vazgeçtiğini, öyle büyütüp neden çekip gittiğini düşünüyorum. Babamı düşünüyorum bi de. O yaşlandıkça, benim hala bir türlü niye büyüyemeyişimi düşünüyorum. Anca içtikten sonra birbirimize sarılabildiğimizi düşünüyorum.
80 ihtilâlini düşünüyorum. Annemin beni içinden çıkarmak istemeyişini ve nasıl da memeden kesildiğimi düşünüyorum. Sol elim başımda dünyaya çıkıverişimi düşünüyorum. Yanımda yatan küçük adam bebeğin ağzına kaka yapışımı düşünüyorum.
Ablamın beni ne de güzel, sevgiyle büyüttüğünü düşünüyorum. Anneciğimin bütün yorgunluğuna rağmen, bizimle boğuştuğu, bize şiirler okuduğu o güzel yoksul zamanları düşünüyorum.
29 senedir hayatta oluşumu, ağustos böcekliğinden vazgeçemeyişimi de düşünmüyor değilim. Kendime nasıl da sinir olduğumu, ama dayanamayıp güldüğümü de düşünüyorum.
Çizgilerimi düşünüyorum. Yamuk karakterlerimi, çizmeyi beceremediğim elleri düşünüyorum. İçinde yaşadığım küçük gezegenden artık çıkmak zorunda olduğumu düşünüyorum. Yaklaşan, hızla ama hızla yaklaşan 30 yaşı düşünüyorum.
Herkese nasıl da hemencecik inandığımı, hemencecik nasıl da üzüldüğümü düşünüyorum. Kendimi bi kaplumbağa olduğuma inandırışımı ve yüzlerce yıl yaşayacağımı sanışımı düşünüyorum.
Aslında saçlarımı Mercos' um için uzattığımı fark edişimi düşünüyorum. Sanki yeteri kadar uzarlarsa, o güzel mutlu günler gelicekmiş gibi yanılsamalar yaşadığımı düşünüyorum. Bunların hepsini düşünüyorum işte. Öyleyse var mıyım, yoksa hiç olmadım mı?
Herkes profesyonelce harekete geçerken, ben aptal çocuk inadım yüzünden fosilleşmeye yüz mü tuttum? Ama sanırım benim hala umudum var.
O zaman bütün çizgilerim senindir mercos. İşte ben, sen oldum dostum.
Doğum günüm kutlu olsun.

6 yorum: